Osmanlı Devleti'Nde Mandater Bir Gücün Varlığı Ilk Kez Nerede Reddedilmiştir ?

Kaan

New member
Osmanlı Devleti'nde Mandater Bir Gücün Varlığı İlk Kez Nerede Reddedilmiştir?

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde, özellikle Birinci Dünya Savaşı'nın ardından, Avrupa'da yeniden şekillenen güç dengeleri ve coğrafi sınırlar, Osmanlı'nın topraklarında yeni yönetim biçimlerinin ve dış müdahalelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu süreçte, Mandaterlik sistemi de önemli bir yer tutmaktadır. Mandaterlik, bir devlete, başka bir devleti denetim altına alarak onun adına idari ve siyasi egemenlik kurma yetkisi veren bir uluslararası düzenek olarak tanımlanabilir. Ancak, Osmanlı Devleti'nde bu tür bir gücün varlığı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesiyle birlikte sert bir biçimde reddedilmiştir.

Mandaterlik Nedir ve Osmanlı ile İlişkisi Nasıldır?

Mandaterlik, genellikle savaş sonrası düzenlemelerde, özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkmıştır. Bu sistem, zafer kazanan devletlerin, savaşın mağlup devletlerinin sömürgelerine veya parçalanan topraklarına yönetici atamalarını içermektedir. Mandater devletler, egemenlik sahibi olmamakla birlikte, bu toprakları idare etmek, yerel halkların refahını sağlamak ve modernizasyon süreçlerini yönetmekle yükümlüydü. Ancak, bu durum genellikle sömürgecilik ve emperyalizmle karıştırılmış, yerel halkların egemenlik haklarını kısıtlamıştır.

Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, İngiltere, Fransa gibi Batılı devletler tarafından parçalanan topraklarında Mandaterlik rejimi kurmak istemiştir. Özellikle Arap bölgelerinde, Osmanlı'nın egemenliği sona erdikten sonra Fransız ve İngiliz mandaları kurulmuştur. Ancak, bu durum Osmanlı'nın son yıllarında ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında güçlü bir direnişle karşılaşmıştır.

Osmanlı Devleti'nde Mandaterlik Sistemi ve Reddi

Osmanlı Devleti'nin son döneminde, Mandaterlik uygulamalarına karşı en büyük direniş, Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlamasıyla birlikte ortaya çıkmıştır. 1919’da başlayan bağımsızlık mücadelesi, sadece işgalci devletlerin egemenliğini değil, aynı zamanda Mandater bir gücün Osmanlı topraklarında varlık göstermesini de reddetmiştir. Osmanlı Devleti’ni parçalayan işgalci güçler, özellikle Arap topraklarında ve Osmanlı'nın diğer bölgelerinde Mandaterlik rejimlerini kurmayı planlamışlardır. Ancak, bu durum Türk halkının bağımsızlık talepleriyle karşı karşıya gelmiştir.

Mandaterlik rejiminin reddedildiği ilk yerlerden biri, Misak-ı Milli çerçevesinde belirlenen sınırlar doğrultusunda, Anadolu topraklarının tamamı olmuştur. Misak-ı Milli, Türk milletinin bağımsızlık taleplerinin bir nevi beyanı olarak kabul edilen bu belge, Osmanlı topraklarında Mandater bir gücün varlığını reddetmiş, Türk halkının kendi kaderini tayin etme hakkını savunmuştur. Bu belgede, Türk milletinin bağımsızlığını tehdit eden her türlü dış müdahaleye karşı direnme kararı alınmıştır.

Bunun dışında, Türk Kurtuluş Savaşı'nda, özellikle İzmir’in Yunanlar tarafından işgali sonrasında, bu bölgedeki halk da Mandaterlik uygulamalarına karşı direnmiş, Anadolu'da bütünsel bir bağımsızlık mücadelesi verilmiştir. Yunan işgali ve Fransız işgali altında olan topraklarda, Türk halkı, işgalci devletlerin Mandaterlik uygulamalarına karşı mücadelesini sürdürmüş ve bu işgalleri sona erdirmek için savaşmıştır.

Türk Kurtuluş Savaşı ve Mandaterlik Sistemi İlişkisi

Türk Kurtuluş Savaşı’nın en belirgin özelliği, sadece Osmanlı topraklarının savunulması değil, aynı zamanda bu topraklarda herhangi bir Mandater gücün varlık göstermesinin reddedilmesidir. 1920’lerde, özellikle Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından önce, Batılı devletler Osmanlı topraklarında Mandater yönetimler kurmak istemiştir. Ancak, bu girişimler Türk halkının milli iradesiyle reddedilmiştir. Türk Kurtuluş Savaşı, sadece işgalci güçlere karşı bir silahlı mücadele değil, aynı zamanda, bu güçlerin Osmanlı topraklarında egemenlik kurmalarına karşı verilen bir direniştir.

Lozan Antlaşması, 1923 yılında, Türk milletinin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü kabul eden bir anlaşma olarak bu sürecin sonunda imzalanmıştır. Bu antlaşma, Batılı güçlerin Osmanlı topraklarında Mandater bir gücün varlığını kabul etmediği en önemli uluslararası belgedir. Türk heyetinin başarılı müzakereleri ve direnişi, Osmanlı topraklarında herhangi bir dış müdahale ve Mandaterlik rejiminin uygulanamayacağını garanti altına almıştır.

Mandaterlik Sisteminin Reddedilmesinin Sonuçları ve Sonraki Dönem

Mandaterlik sisteminin reddedilmesi, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli kazanımlarından biri olmuştur. Bu durum, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal egemenliğinin temelini atmakla kalmamış, aynı zamanda dünya kamuoyuna Türk halkının bağımsızlık ve egemenlik haklarına verdiği önemi de göstermiştir. Lozan Antlaşması ile elde edilen bu zafer, Türkiye'nin modern sınırlarının çizilmesini sağlamış ve yeni Türk devletinin egemenliğini pekiştirmiştir.

Mandaterlik ve Osmanlı İmparatorluğu’nda Etkileri

Osmanlı İmparatorluğu, 19. yüzyılın sonlarına doğru zayıflamaya başlamış ve 20. yüzyılda büyük toprak kayıpları yaşamıştır. Ancak, imparatorluğun son döneminde Batılı devletler, bu zayıflamış imparatorluğun topraklarında Mandaterlik rejimlerini kurmayı planlamışlardır. Özellikle Fransızlar, Suriye ve Lübnan’da, İngilizler ise Irak ve Filistin’de Mandater yönetimler kurmuşlardır. Ancak, bu durum, özellikle Anadolu’da yaşayan Türk halkı tarafından kabul edilmemiştir. Sonuç olarak, Osmanlı Devleti'nin son yıllarında, Mandater bir gücün varlığına karşı gösterilen direniş, Türk milletinin bağımsızlık yolundaki kararlılığını ortaya koymuştur.

Sonuç

Osmanlı Devleti’nde Mandater bir gücün varlığı ilk kez Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi sırasında reddedilmiştir. Bu reddediş, Misak-ı Milli’nin kabulü, Türk Kurtuluş Savaşı ve sonunda Lozan Antlaşması ile pekiştirilmiştir. Türk halkı, egemenliğini ve bağımsızlığını savunarak, Osmanlı topraklarında Mandater bir gücün varlığına karşı güçlü bir direniş sergilemiştir. Bu süreç, Türk milletinin ulusal bilincinin şekillenmesinde ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında belirleyici olmuştur.